Hiç – Şiir

Evsizliğimin, evi sokaklarda
İnsanları gördüm
Kedilere köpeklere dahi tüm doğaya merhametini
Bana merhametsizliğini gördüm

Ben doğaya dahil değil miyim?
Sahi bana dair her şey
Vaka-i adiden

Issız sokaklarda
Buruşmuş bir kağıdı
İnsanlara göstererek kendimi aradım

Kimse görmemişti
Yokmuşum, hiç olmamışım
Bağırmak istedim
BEN BURADAYIM diye
Korktum
Ya beni farkederlerse
Ya bana da vicdandan yoksun merhametlerini gösterirlerse

Kimse beni bulamasın diye
Alelacele adımlarla yürüdüm
Hatta koştum

Issız sokaklardan çıkıp
Kalabalığa karıştım
Beni, kalabalık denen bu hiçliğe hapsederken
Kalabalıkta ötekiyi buldum.

Hayat – Şiir

Geçmiş denen yenilgiler
Gelecek denen muğlaklar
Dik bir mezarda yatan
Karnı aç ölüler
Yarım okka ederken
O açlığın da ölüsü çıkar
Kesilir iniltiler

Tersine giden yollar
İnce tedirginliklerin mırıltısı
Kabına sığmayan plak
Kendiyle alay eden
Hayat ağacı

Çizgisiz defter
Defterin yanında bardak
Birazdan dolacak boş sayfalar
Ah kavaklar
Ah yıldızlar
Eskimeden sözcükler
Deniz lazım balıklara

Bir gül yuvarlanır avucumuzda
Hapseder hepimizi
Güneş batarken kiremet kırmızısı
Yazılıp yollanmayan mektupların
Takvimsiz, saatsiz şehre

Gönüllü Sürgün – Şiir

Bıyık altından ağlarken
Gençliğini geç yaşamış
Fanilyası yamalı ihtiyarlar

Şehir uyuduğunda
Hep tepede güneş
Kurumuş dudaklardan
Riyalı, hasetli ve kasıtlı masalarda
Dökülürken
Kirlenen renklerin cümleleri

Ayartan caddeleri
Mumda yanan pervaneleri olan şehirde
Hayırsız zamanların mizahçısı
Yetim
Kekeme
Tek gözlü
Eksik çocuk
Ürkek ve sessizce gelip geçerken

Piyanonun tuşlarında gezinen
Zarif parmaklar
Düşerken
Uçurum bozması hayasızlıklara

Güne damlayan
Acılar ve ötelenen yalnızlıklarla
Hep kapının eşiğindeyken Mujel

Vakit daralırken
Gönüllü sürgüne gitmeli
Kayıp patikadan gidilen
Kendini zaman sayan
Uzak kasabaya

Gitmeliyim – Şiir

Hiçbir yere ölesiye ait olmadan
Sırtında evini taşıyan kaplumbağa süratinde
Gitmeliyim
Şanlı umutsuzluğun bittiği
Cılız umudun yeşerdiği zaman

Geride kalmalı
Şiire benzeyen kelimelerim
Ahenksiz renk cümbüşleri olan tablolarım
Kendimden kaçarken sığındığım

Elimi attığım her kitapta
Aklıma ve dahi kalbime çöreklenen dönülemeyecek anılar
Çemberlitaş’tan geçerken gelen anason kokusu
Yıllardır düzensiz bir düzeni olan Beyazıt Meydanı
Şehirden uzak şehirde ki evim
Ve evimin önünde ki lisem
Bütün kavgalarımı verdikten sonra sığındığım yatağım
Geride kalmalı

Gitmeliyim
Sonu, sonsuzluğa uzanan yola
Nil’e bırakılan Musa gibi.

Bulmak – Şiir

Peşkeş çekmişken yarını hayallerime
Ararken deve gibi dikeni
Kasvet sinmişti paltoma

Heybetini yitirmiş,
Karlsruhe müzesinde yeniçeri kıyafeti gibi
Yürürken
Umutsuzluk yapışmıştı gömleğimin yakasına

Kar yağarken nevruz ateşine
Yalnızlık çelme takmıştı

Alelade bir gün ışığı dökülüyordu
Sükutun sohbetini dinlerken
Kimsesizler mezarlığında

Ölümü düşündüm
Korkmadım
İki metreye sığmaktan da
İki tarih arasına sığmaktan korktuğum kadar

Çıkarttım
Rüzgar değerken
Kalbimdeki çizgilere
Kasvet sinmiş paltomu
Umutsuzluğun yapıştığı gömleğimi.

Beyaz – Şiir

Hayal kırıklarıyla dolu, hayalsiz bir zihinle
Ruhum, bedenime sığmazken
Yarınsız bir düne uyanıyorum

Dışarıda kardan bir aydınlık
Buz gibi bir sıcak kavuruyor ellerimi
Sessizliğin sesinde kulaklarım

Gözlerim dalıyor
Hiçbir günahı kabul etmeyecek kadar kibirli olan günahkar beyaza

Ah bu beyaz
Ufacık bir hiçlikten kocaman bir BEN çıkarmış
Kendi dışında ki tüm her şeyi hapsetmiş

Bu beyazlığın ortasında kendimi ararken
Gece boğuyor kardan aydınlığı

Kulağımda hayatın gürültüsü
Gözlerimde her şeyi kabullenen bir karanlıkla
Hiç yaşanmamış bir yarın için uyuyorum.

Belki – Şiir

Gecenin aydınlık dehlizlerinde
Güneşin hücreme sızmasını beklerken
Korkusuzluğumdan korkmasaydım
Şiirlerin mısralarında
Kendimi bulmak isterdim

Dargın olmasam renklere
Ve titremese yüreğim
Belki sığardım tuvallere
Bir fırça tutabilse ellerim

Yarınlarım, yarım bırakmasaydı
Hissizleşmeseydim eğer
Bir bakışla
Anlatabilirdim kendimi
Hiç olmazsa bir tebessümle

Ağrımaz dedikleri kalbim
Ağrıdan bitip tükenmeseydi
Sevebilirdim
Yaşamış ve yaşayan herkesi

Cesaret etmeye çalıştığımda
Gecenin aydınlığı boğulmasa güneşe
Belki anlatabilirdim
En azından anlayabilirdim kendimi.

Ardından – Şiir

Tepede beklerken
Gözyaşı bulutları
Musallaya akmak için

Ayakkabılarının ucunu görmeyenler
Hatırlar en güzel anıları
Helal olsun diye
Bağırırlar
Davudi bir sesin
Nahif çizgisinde

Okyanusun dalgalarında
Bir sandal gibi
Tabut
Mütercimi olmayacak acıyla
Sırtlanır

Serçenin gözyaşıyla
Islanmış papatyalar
Mezarın süsü

Yanarak ve yakarak geçerken
Zaman
Ayrık otlar ve dikenler bürür mezarı

Göz yaşartan
Kelebek nahifliği
Hayat
Bitimsiz bir çıraklık
Takvimde kaybolur

Aklımı Meşgul Eden – Şiir

Gündelik dertlerle boğuşurken
Yazmaya başlayamadığım
Konusu hayat olan bir şiir
Aklımı meşgul eden

Bir yerlere yetişmeye çalışırken
Şehrin en kalabalık caddesinde
Denizi seyreder gibi seyredaldım
Denizin maviliği kadar dürüst yalnızlar ordusunu

Kıyıya vurmak için yarışan dalgalardık
Koca denizde
Tüm insanlar ve ben

Hayatın esareti altındayken
Zillere basıp kaçan bir çocuk edasıyla
Kapıları çalarken
Cesaret edemezken hayatımı yaşamaya
Konusu ölüm olan bir şiir
Aklımı meşgul eden

Ve ölüm dediğin kıyıya vurmaktan ibaret